Haber Yorum

Gizemli Bir Tarih Öncesi Gömü Alanına Geri Dönüş

Gizemli Bir Tarih Öncesi Gömü Alanına Geri Dönüş

Çeviren: Elif Yalçın


Avrupa’daki ilk Homo Sapiens’lerden bazılarının ölü gömme ritüelleri daha önce düşünüldüğünden çok daha çeşitli olabilir.

E. Trinkaus / Trinkaus ve Buzhilova / Antiquity

Yaklaşık 34.000 yıl önce Rusya’nın düzlüklerinde dolaşan avcı-toplayıcılar, ölülerini, günümüz Moskova’sının 200 km kuzeydoğusunda olan Sungir(Sunghir) yerleşmesine gömmeye başladılar. Günümüzde, Avrupa’nın en simgeleşmiş Üst Paleolitik alanlarından biri olan Sungir(Sunghir), 1955’te taş ocağı olarak kullanılırken keşfedildi. 1957 ve 1977 arasında yapılan dikkatli kazılardan sonra 30.000 ile 34.000 yılları arasına tarihlendirilen kalıntılar açığa çıkarılan yerleşme arkeologları büyülemeye devam ediyor. Gömü alanı, boncuklarla ve aşı boyası (kırmızı kilden toprak boyası) ile kaplanmış bir yetişkin erkeğin son derece özenli mezarı ve kafa kafaya gömülmüş yaklaşık 10 ile 12 yaşlarında bir ergen ve bir çocuğun mezarlarını içeriyor.

Avrupa Üst Paleolitik dönemi konusunda uzmanlaşmış, Fransa’daki Bordeaux Üniversitesinden Natasha Reynolds “Sungir, Avrupa’da bildiğimiz çok özenli Homo Sapiens gömülerinin en erken örneğidir. Ve yerleşme, Avrupa arkeolojik kayıtlarına karmaşık ölü gömme davranışının yansıdığı ilk alandır. ” diyor.

Kaynak: Trinkaus ve Buzhilova/Antiquity

Yerleşmedeki tarih öncesi insanların ölülerine bakışlarını ve onlara karşı muamelelerindeki farklılıkları keşfetmek, bize Avrupa’daki ilk Homo Sapiens’ lerden bazılarının karmaşık sosyal düzenlerini anlamak için yepyeni pencereler açabilir. 60 yıldan uzun bir süredir keşfedilen yerleşmede, araya giren yıllarda bazı kemikler kaybolmuş olsa da, Sungir’de en azından 10 bireyin kalıntılarına ulaşıldı.

Araştırmacıların, Sungir’deki kalıntılarla alakalı eldeki mevcut tüm verileri birleştirdikleri çalışma yakın zamanlarda Antiquity dergisinde yayımlandı. Ekip yerleşmede gömülü bireylerin ve bulunan objelerin en eksiksiz tarihlemesini sundu.

Boncuklar ve aşı boyası ile kaplanmış yetişkin erkek birey, öldüğü sıralarda 35-40 yaşları arasındaydı. Biyoarkeologların analizine göre, bu yetişkin erkek birey boynundaki bir kesikten dolayı ani bir şekilde ölmüş olabilir. Mezarı, 3.000 mamut dişinden boncuk, takı yapılmak amacıyla delinmiş tilki dişleri ve fildişi kol bilezik buluntularıyla hayret verici olsa da bir ergen ve bir çocuğun beraber gömülü olduğu mezar bundan çok daha hayret vericidir. Bir önceki mezarda olan boncuklar ve aşı boyasına ek olarak, mamut dişinden özenle üretilmiş mızraklar, fildişi yuvarlak levhalar ve takı yapılmak amacıyla delinmiş geyik boynuzları iskeletlerle beraber bulunmuştur.

35-40 yaşları arasındaki yetişkin mezarının rekonstrüksiyonu.
Kaynak: K. Gavrilov/Trinkaus ve Buzhilova/Antiquity

Bu gösterişli mezarlar, Sungir’in arkeolojik kayıtlarda göze çarpmasının en önemli sebeplerinden biridir. Son çalışmalarla beraber araştırmacılar, yerleşmenin, ölümle alakalı ritüellerinin daha önce düşünüldüğünden çok daha fazla çeşitlilik içerdiğini öne sürmektedirler.

Bir ergen ve bir çocuğun gömülü olduğu mezarda, başka bir yetişkinin uyluk/kaval kemiğine rastlanırken, aynı yetişkinin diğer uyluk/kaval kemiği, izole bir şekilde mezarın yakınlarında bulunmuştur. Bu durum, uyluk kemikleri bulunan yetişkinin bedeninin, ölümden sonra herhangi bir özel muamele görmeden yüzeyde terk edilmiş bir şekilde bırakılmış olduğuna işaret ediyor olabilir. 1964’te, yerleşmede bulunan ilk insan kemiği olma özelliğini taşıyan bir kafatası ise, yukarıda sözü geçen gösterişli yetişkin mezarının hemen üzerinde bulunan objelerle beraber bulunmuştur. Bu kafatası, tüm iskeletin tek bir parçası olmasına rağmen bir cenaze ritüeli sebebiyle mezara bırakılmış gibi görünmektedir.

Birlikte gömülmüş genç bireylerin kemik yapısındaki anormallikleri gösteren fotoğraf. Solda, 12 yaşındaki bireyin çene kemiğindeki anormallik sağda ise 10 yaşındaki bireyin kaval/uyluk kemiğindeki anormallikler görülüyor.
Kaynak: E. Trinkaus/Trinkaus ve Buzhilova/Antiquity

Bu analizler sonucunda yazarlar, Sungir’de en az üç farklı gömü pratiği olduğu sonucuna vardılar. St. Louis, Missouri'de bulunan Washington Üniversitesi’nden, makalenin baş yazarı Erik Trinkaus “Söz konusu zaman diliminde, tüm Avrupa boyunca gördüğümüz çeşitli ölü gömme pratiklerinin tümünü Sungir’de görüyor olmamız bu yerleşmeyi etkileyici kılıyor.” diyerek yerleşmedeki çeşitliliğe dikkat çekmektedir.

Radyokarbon tarihlemelerine göre, Sungir’de bulunan ve yukarıda bahsi geçen farklı gömüler aynı döneme tarihlenmektedir. Yerleşmedeki tarih öncesi insanlar, Üst Paleolitik dönemin erken evresi boyunca çeşitli ölü gömme pratikleri benimsemişlerdi. Bu bulgular bize, Sungir yerleşimcilerinin, ölüm olgusu ve ölülere nasıl muamele edilmesi gerektiği konularında çeşitli inançları olabileceğini görebilmemiz için bir meydan okuma sunar.

Yerleşmedeki gösterişli mezarlar ve tekil halde bulunan iskelet parçaları arasındaki zıtlık, bu bireyler hayattayken de aralarında bulunan bir çeşit ayrışmanın, aynı bireylerin ölülerine de yansımış olabileceği izlenimini uyandırıyor. Bu insanların sosyal yapılarının nasıl göründüğü veya nasıl belirlendiği bilinmese de Sungir’deki bulgular bu bireylerin statülerini eylemleri yoluyla elde etmek zorunda olmadıklarına işaret ediyor. Onların toplumları içindeki pozisyonunun nasıl belirlendiğini ve sonunda da öldüklerinde nasıl muamele gördüklerini başka bir şey belirliyor olmalıydı.

İkili mezar bu konuya işaret ediyor olabilir. Mezardaki mızrakların üretimi zaman almış olmalıydı ve bu mızraklar ihtiyaç duyulan objeler olduklarından yüksek değere sahiptiler. Bu iki genç bireyin, bu kadar değerli objelerle gömülmüş olmak için yaşamları boyunca yeterli statüyü elde etmiş olma ihtimalleri çok düşüktür. Dolayısıyla Sungir, sosyal yapısının, insanların yalnızca edinilmiş statülerine bağlı olmadığının delilleri ile birlikte Avrupa’nın en erken modern insan gömü alanı olarak değerlendirilebilir.

Hem ikili gömüdeki genç bireyler hem de yetişkin birey, yaşamları boyunca fiziksel anormalliklerden muzdaripmiş gibi görünmektedirler. Şu ana kadar, herhangi bir teşhis konulmamış olmasına rağmen fiziksel engellerinin diğerleri tarafından görülebilir olduğu kuvvetle muhtemeldir. Fiziksel anormalliklerinden dolayı farklı olmaları, gösterişli mezarlara sahip olmalarının sebebi olabilir. Üst Paleolitik dönemde, patolojik özellikler ile özel cenaze ritüelleri arasında ilişki olduğu fikri yeni değildir. 10 yıldan fazla bir süredir, arkeologlar bu ilişkinin varlığına dair Avrupa’nın her tarafından sağlam kanıtlar buldular. Bu durum aynı zamanda böyle bireylerin özel bir pozisyonu olduğuna işaret etmektedir.

İngiltere’deki Durham Üniversitesinden Paleolitik arkeoloji profesörü Paul Pettitt: “Bu özenli mezarlar, insanların sevdiklerini standart gömme şekli olarak görülmemeli. Bu mezarlar tuhaflar.” diyor. Bu gösterişli mezarlar; görünüşleri, davranışları veya ölüm şekilleri ile göze çarpan bireyler için düzenlenen ve nadir durumlarda gerçekleştirilen ritüel aktivitelerin alanları olabilir.

Ölü gömme tarzlarındaki çeşitlilikler ve ölüm sonrasında da imtiyaz bahşetme çabaları için Reynolds” Atalarımızın insanlığının ve derinliğinin güçlü delilleridir. Bu durum orada yaşayan insanların dünya görüşleri açısından gerçekten karmaşık ve derin bir şeylerin olduğuna işaret ediyor.” diyerek durumu özetler.

Kaynak: The Atlantic, 5 Mart 2018.

Paylaş: